“gün gün ile barışmalı / kardeş kardeş
duruşmalı /
koklaşmalı söyleşmeli /korka korka yasamak ne”
koklaşmalı söyleşmeli /korka korka yasamak ne”
Hasan
Hüseyin Kormazgil
Yazıp yazıp siliyorum. Böyle zamanlarda hep elim ayağım
dolaşıyor. Ülkemin yüreği yanan insanlarını, bu çatışmaya, bu kıyıma
sürükleyenlerin, kana batmış görüntülerini mi çalışmalı, diyorum.
Sonra da taşeronlar kanda boğulsun; ülkem, bu dış tezgahlı oyundan
kurtulsun diye cümleler kurup, öyle şaşkın
geziniyorum. Halleşecek, dertleşecek kimse olmaz bazen. Şiir
kitaplarını açarım, türküler dinlerim.
Bir şiirde, bir türküde derdimizin
dermanı, ustaca dilendirilmiştir nasılsa.
Hayatın
güzelliğini ve geçiciliğini, insanın
evrenin, dünyanın öylesine doğal bir parçası olduğunu bu denli güzel anlatan bir şiir bizi
düşündürmez mi? Nazım Hikmet’in “Masalların Masalı”nın tamamını
aktarabilseydim keşke.
“Su
başında durmuşuz./Önce kedi gidecek,/kaybolacak suda sureti./Sonra ben
gideceğim,/kaybolacak suda suretim./Sonra çınar gidecek,/kaybolacak suda
sureti./Sonra su gidecek/güneş kalacak;/sonra o da gidecek...”(Nazım Hikmet)
Avrupa birliği ülkelerinde gezdiğinizde, kimse size pasaport
sormaz; birinden diğerine İzmir den Ankara’ya, İstanbul’dan Diyarbakır’a gider
gibi gidersiniz. Ülkemize kumpas
kuranlar, bilmezler mi bunu da, insanları kentleri birbirinden koparmaya çalışırlar.
Her insan bir mucizedir. Dünyaya gelişini düşünün. Yetişmesini.
Çevresini, anasını babasını,
sevdiklerini. Nasıl kıyılır bir insana. Acıyı Bal Eyledik’te neler söylüyor ozan,
“bak şu bebelerin güzelliğine /kaşı destan
/gözü destan /elleri kan içinde” (…)
“hor
baktık mi karıncaya /kırdık mı kanadını serçenin /vurduk mu karacanın
yavrulusunu /ya nasıl kıyarız insana” (Hasan Hüseyin)
Dünyayı,
kirleten de güzelleştiren de insan.
Kendimize sorsak, görkemli uygarlık tarihine bir damla katkı
yapacak çabamız var mı? Dünden söz
etmiyorum; şimdi? Gelişmişliği, yüksek
gelir, yeni teknoloji araç kullanmak sayan anlayış öyle yaygınlaştı ki, neredeyse
hiç kimsenin kültür sanatla ilgilenesi yok. Eğitimlilerin önemli bölümü, aydın geçiniyor ama çoğunun, ne
şiirden, ne resimden, ne müzikten, ne tiyatrodan haberleri yok. Varsa yoksa
kazanmak, harcamak. İzmir’in nerdeyse yarısından daha az nüfusa
sahip Berlin’de, altmışın üstünde tiyatro, yüzlerce galeri, çok sayıda müze
var. Küçücük Zagrep’teki Modern Sanatlar Müzesi’nin bir örneği bizim
kentlerimizde de olabilse. Gaziantep’teki Zeugma Mozaik Müzesi’ni yeni gezdim.
Buluntuların, mozaiklerin sunumu, sunum öncesi restorasyon
çalışmaları ile gönendim.. Anadolu’da
her kent, müze kent olarak izlenebilseydi keşke. Keşke o kentler ranta kurban
edilmeseydi de, kentli olmayı başka
biçimde öğrenseydik. Çünkü kentli
olmak, kalabalık caddelerde gezinmek,
sitelerde oturmak, saygısızca araba kullanmak değildir.
Fransız ressam Paul Gauguin'in tablosu 300 milyon
dolara satılarak dünya rekoru kırdı
Bir haber: “Fransız ressam Paul Gauguin'in tablosu 300 milyon
dolara satılarak dünya rekoru kırdı.” Kendi
sayfamda aşağıdaki yorumu yaptım,
geçenlerde.
"Darısı başımıza; bakalım bizde ne zaman olacak Derken, düşündüğüm, bizim resimlerimiz bu
kadar para edecek mi değildi. Dünya ölçeğinde, yaptıklarımızın ortak kültüre
katılmasındaki istekti öncelikle. Çünkü bir ülke, ne denli güçlü ise,
sanatçıları da o denli güçlüdür ve diğer insanları o ölçüde etkiler. Giderek
daha da küçülecek bir dünyanın kıyısında, her şeyi görüp, sessiz yaşamak kime
zor gelmez? Keşke politikacıların da böyle düşleri, beklentileri, programları
olsaydı. Keşke toplum olarak bize atılan çalımlara destek vermek yerine, böyle
isteklerimiz olsaydı.
Ey, güçlülerin uğruna kurban edilenlerim, kurban bayramınız düşünceli olsun. Dostlukla.” Diyerek noktalamıştım.
Ey, güçlülerin uğruna kurban edilenlerim, kurban bayramınız düşünceli olsun. Dostlukla.” Diyerek noktalamıştım.
Bayram geçeli haftayı geçti. Bayram sonrası Ayvalık Tasarım
Akademisi’nde Atmosfer Sanat Projeleri
kapsamında , “Yıkıcı etkinlik Olarak Sanat” başlıklı bir konuşma yaptım. Biz konuşup, biz dinliyoruz ama
şikayetimiz de yok. İlgilenmeyenlere inat, çalışıyoruz işte. İşte
bu koşullarda, yazdım bunları.
Hayat böyle, kendi bildiği gibi ilerliyor. Keşke sanat,
şiir ve aşkla yürüse. Sınırların
olmadığı bir dünyada, hep barış olsa. Ve insanca yaşamak.
Bedri Karayağmurlar
www.bedrikarayagmurlar.com
İzmir
Ekim 2015