Bedri
Karayağmurlar
www.bedrikarayagmurlar.com
1-
Bayramdan iki önce ayrıldık İzmir’den, yola
çıkmadan önce dinlediğimiz, izlediğimiz haberler yıldırıcıydı ama yolculuk
kararımızdan vazgeçmedik. Ezine’de
yakalandığımız yağmur çok şiddetli olmasa da Keşana kadar sürdü. Akşamüstü Tekirdağ’a vardık. Diğer günlerde
de Çorlu, Çerkezköy Saray Vize Kıyıköy arasında
gezdik. Neredeyse her akşam
farklı bir yerde kaldık. Biz yola çıkmadan bir gün önce yağan yağmurun izleri
heryerdeydi. Bir çok yol ağzı balçıkla sıvanmış, kaldırımlar sökülmüş, asvalt yollar un ufak olmuştu.
2-
Biz selle karşılaşmadık. Her yeri su basmış.
Seller kentleri köyleri götürmüş.
Başka nedenleri olsa da temel nedeninin rant olduğunu düşündüğüm bir sorunun sonuçları gördüklerimiz. Rant hırsına
kurban olmuş kentler, köyler, ormanlar,
meralar. Olmadık yerlere olmadık yapılar
yapılmış. Adı konut mu kondu mu
belli değil. Alt yapısı, geleceği düşünülmeden yapılmış yapılar, yollar doğanın biraz
silkelemesiyle sapır sapır dökülmüş.
Doğanın elinden arsızca ve keyfi aldığınızı, doğa sizden bir gün alır.
3-
Örneğin Tekirdağ
güzel kent. Ama kent mi bilinmez. Ertesi gün, kenti gezdik. Eski kent ne
yazık iyi korunmamış. Bazı güzel yapılar ayakta kalsalarda, bir çoğu yıkıldı yıkılacak dururmda. Eğer sahili
kapatmış işletmelerdeki kalabalık, kent anlamına geliyorsa; evet.
Yağmura teslim olan sökülmüş
kaldırımlar, yollara birikmiş çamurlar,
kent anlamına geliyorsa evet. Denizi engelleyen otoparka dönüştürülmüş
labirentler kent olmanın doğal sonucu
ise evet. Peki böyle kentler hangi ülkelerde var? Rakoczi Müzesi, Arkeoloji Müzesi iyi de Namık
Kemal Evi’ni kimse görmez mi? Öyle müze
olur mu hiç. Her line geçenin rastgele doldurulduğu bir yer müze olabilir mi?
Olsa olsa depo olur. Namık Kemal ile ilgili iki belgeden başka bir şey yok.
Başarısız birkaç Namık Kemal Portresi o eve hiçbir katkı yapmıyor. Etnografya Müzesine
aktarılacak çok malzeme var. Bir o kadar
da ne olduğu belli olmayan eşya. Tekirdağlılara
Beypazarı’na gitmelerini ve oradaki müzeleri gezmelerini öneririm.
4-
Çerkezköy daha
yeni imar edilmiş kentlerden ama
dere yataklarının sele göre düzenlenmemesi nedeniyle, dereye yakın yerler epey zarar görmüş.
Vize’de de durum aynı.
5-
Kıyıköy,
balıkçı limanındaki balıkhaneler
insana güven vermiyor. Ortalık ç köpeklerle dolu. Bir sürü mezbele.
Kimse ilgilenmiyor mu burasıyla bilmem. Kıyı bilinen ziyaretçisi çok olan
yerlerden ama gel gör ki, konukları oyalayacak yeterli donanımı yok. Nasıl olsa
bir gün düzelir. Ama korkarım o zaman bireleri bilmem kaçıncı yazlıklarından birini
yatırım olsun diye oralara yapar.
6-
Kentlerimizin alt yapıları çıkarsız
düzenlenmeli. Yüz yıl iki üz yıl sonrası
düşnülmeli. Kentler, kütüphaneleri, tiyatroları, sinemaları, müzeleri, konser salonları,
galerileri, müzeleri ile kent olmayı başarılarlar. Yok ettiğimiz köylülüğümüz
kendine has değerleri ile kültürümüzün yeşerdiği, korunduğu önemli yerlerdi. Bu
boşluk nasıl dolacak? Köyün değerlerini
yitirmiş, kentli olamamış ve eline
teknolojinin olanakları geçmiş insan, modern değil, trafik canavarı, kent
magandası olarak dolaşıyor kent sokaklarında.
7-
Dönüş yolunda Eceabat’ta bir gece kaldık. Temiz güzel bir pansiyonda geceledik. Boğazda
lüfer akını da başlamıştı. Okul arkadaşım Selim Meriç ile akşam yemeğinde eski günlere gittim, Çanakkale Öğretmen Okulu’nda
yatılı okuduğum yıllarda boğazda lüler akını yaşandığında bize de bir kaç günde
bir balık verirlerdi. Çanakkale o zaman küçük bir kasaba gibiydi. Şimdi Uluslararası sanat
etkinlikleri, Taşhan’ı, Aynalı Çarşısı, ve diğer güzel yanlarıyla
kalabalıklaşsa da benim yüreğimi ısıtan
yerlerden. Eceabat geçişi uzun sürerdi şi,mi Kilitbahir’e giden arabalı
vapurları ile karşıya gididp dönmek kolaylaşmış. Eceabat iskelesi de çalışıyor.
8-
Ekim ayı ile kentlerde kültürel etkinlikler
yoğunlaşmaya başladı. Tiyatrolar, galeriler, konser salonları yeni programlarla
açıldı. İzmir büyük bir kent, Arkas Müzesi ile biraz daha kent oldu
İzmir. Kendisine yaıkış bir operası da
olacak bir gün. Yüzünü ağartacak, donanımlı bir resim heykel müzesi, bir modern
sanatlar müzesi de olacak nasılsa. Bugün sayısı yetersiz sanat mekanları ne
yazık yeterli izleyici ile buluşamıyor. Kent kültürün biriktirildiği yerdir.
Kent kalabalıkların gezindiği, çirkin binaların insanların üstüne üstüne
geldiği, kütür sanatın kovulduğu yerler değildir. Şık giysiler, alış veriş merkezlerindeki mağaza gezintileri,
lüks arabalar sizi kentli yapmaz. Kentli olmak, kırmızı ışıkta durmak, yayaya
yol vermek, sigara izmaritlerini sağa sola atmamak, arabada yenilen
içilenlenlerin artıklarını camdan fırlatmamak ve daha bir çok insani davranışı gösterebilmektir.
9-
Siz dergiyi elinize aldığınızda S. Yaşar Müzesi
Sanat galeris’nde sergim bitmiş olacak. Zaman zaman soruyorum kendime, acaba
sergi açmak için gösterdiğimiz çaba yerine ulaşıyor mu? Resim yapmak sergi açmak amaçlı yapılan bir
etkinlik değil çünkü. Sergi açmak, paylaşmak için güzel.Yeteri kadar paylaşıldı
mı bilmiyorum. Altını çizerek vurgulamam gerek,
kentin sanat olanaklarından yararlanın, çünkü sanat insanı
insanlaştırır. İzmir 2 Kasım 2012