Bedri KARAYAĞMURLAR
2009’da
gerçekleştirmeyi tarsarladığım uluslararası etkinlik için yazdığım metin, bir
başka
boyutta gerçekleşecek bir akademik çalışmanın çıkış gerekçesini oluşturacak.
Sanayi Devrimi ve getirdikleri, günümüze dek, bütün yapıcı ve dönüştürücü olanaklarını
sınırsızca kullanarak hem çevreyi, hem de insanı tahrip etti. Camdan,
çelikten, betondan
geometrik biçimlere yerleştirdi insanları. Bu uygarlığın bir boyutuydu. Şimdi insan yeniden
doğayla
barışmanın yollarını aramak zorunda.
Kaynakları
tükenen dünyanın yaşayacağı yeni sorunların neler olacağını tam olarak
bilemesek de, çok sıkıntılı bir döneme doğru ilerlediğimiz söylenebilir. Sanayinin
gereksindiği ham maddeyi doğadan söküp almak yerine, geri dönüşümle kazanmak
giderek önem
kazanıyor.
Modern üretime
geç katılan, toprağa bağlı üretimi sürdüren ülkelerde teknolojinin
ve
sanayinin 20. yüzyılın ikinci yarısında hızla gelişmesi insanların günlük hayatını kolaylaştırmış,uzun vadede yaşadıkları çevreyi ve kentleri olumsuz biçimde değiştirmeye başlamıştır.
Birçok
fabrika üretim
yaparken çevresine
büyük zarar vermektedir.
Ortaya çıkan
atıkların
dönüştürülmesi, dönüştürülemeyenlerin
depolanmasıyla
ilgili çalışmalar, sorunlara kısmen
çözüm olsa da, bir boyut
sürekli ihmal
edilmektedir: İnsan
Aklıyla
doğanın karşıtı olan ve onu sürekli biçimlendiren insan, doğanın parçası olarak
yaşadığı dönemde ne denli vahşi olursa olsun, bugünkü kadar acımasız ve saldırgan
olmadı.
Doğayla birlikte kendi türüne karşı, çıkardan başka değer tanımayan insan,
yitirdiği
yapısını yeniden keşfe çıkmak zorundadır. Kültür sanat
etkinliklerine pay ayırmayan
ve bunun önemini
anlayamayan sermaye, dünya kaynaklarından aldığı payın karşılığını
ödemiyor,
başka insanların payı olan havayı suyu ve diğer değerleri haksız biçimde
kullanıyor
demektir. Gittikçe
dayanılmaz
olan yaşamı kolaylaştırmak için kendi dünyasında
çalışan bilimi, insanları, yine kedisi için anlamaya, doğayı insanlaştırmaya çalışan
sanatçıyı, üretilen değerlerin yaratıcısı ve paydaşı görmeyen sanayi üretimi, vahşi olmaktan
kurtulamaz.
Baş
edilemeyen teknoloji ve sonuçlarının kültür boyutu oldukça etkili çalışmalarla ele
alınmaya
devam ediliyor. Felsefede Alman Okulu düşünürleri, sanatta (özellikle Kübizm
sonrası)
artıkların ve atıkların kullanılmasındaki çaba, teknoloji ve kültür sanat ilişkisini
önemli
ölçüde biçimlendirmiştir denilebilir. Kübist kolajlardan,
hurdalardan yapılan
heykellere ve giderek her türlü artığın, atığın kullanıldığı günümüzdeki çalışmalara dek uzun
bir deneyim var elimizde.
Sanayinin ve teknolojinin ortaya çıkardığı sorunlara çözüm aranmasındaki süreci kısaltmanın
yollarından
birisi de, kendisinden kaynaklananların insanlaştırılarak dönüştürülmesidir. Atık ve artıklara insani düzeyde vurgu yapmak, yeni kent ve çevre sorunlarını, sanayi atık ve
artıklarını kullanarak değiştirmek ve dönüştürmek, sanayinin insanın yaşam kalitesine
yaptığı
maddi katkıyı estetik boyutla
birleştirerek,
tinsel anlamda yaşam
kalitesini artırmak
bugünün önemli sorunlarından biridir. Yaşanılan küresel krizlere sanat
yoluyla çözüm
bulamayız
belki ama yaşamı ne olursa olsun
kazanmak olarak gören
anlayışı,
estetik
özneleri
çoğaltarak değiştirmenin mümkün olduğuna inanmak
istiyoruz.
“Geri Dönüş” kavramını bu bağlamda Aristotales’in “Poetika”ında kullandığı “Peripetie”
“Baht
Dönüşü” kavramıyla da ilişkilendirmek
istiyoruz. Bu aynı
zamanda tragedyaların asıl
yapısını oluşturan kavramdır. Çağdaş trajedilerin oluşumunda sanayi
devriminin payı
yadsınamaz.
Nesne olarak kullanılanların, yeniden yararlanmak amacıyla dönüştürülmesi
düşüncesi
insanın
kendisine de uygulaması gereken işlemlerden biridir. Yabancılaşma,
yalnızlaşma, ötekileşme gibi daha bir çok kavramla anlatmaya
çalıştığımız insanın durumu,
sağaltım için harcanan çabalar (bilginin öğrenilmesi:
anagnorisis) ile sürekli
bir baht
dönüşü, bir tür gel git oluşturmaktadır. İnsanlık “anagnorisis ile
peripetie”
arasına
sıkışmıştır.
Bizim ve yaşadığımız yerküre için ortaya çıkan trajik durumun anlaşılarak “geri dönüş”üm
olanaklarının çağdaş sanatın diliyle bir başka düzlemde tartışılması gerektiğinde
kanısındayız.
1