20 Ekim 2013 Pazar

Geri Dönüş




                                       Bedri KARAYAĞMURLAR


2009da gerçekleştirmeyi  tarsarladığım uluslararası etkinlik için yazdığım metin, bir  başka boyutta gerçekleşecek  bir akademik çalışmanın çıkış gerekçesini oluşturacak.


Sanayi Devrimi ve getirdikleri, günümüze dek, bütün yapıcı ve dönüştürücü olanaklarını
sınırsızca kullanarak hem çevreyi, hem de insanı tahrip etti. Camdan, çelikten, betondan
geometrik biçimlere yerleştirdi insanları. Bu uygarlığın bir boyutuydu. Şimdi insan yeniden
doğayla barışmanın yollarını aramak zorunda.
Kaynakları tükenen dünyanın yaşayacağı yeni sorunların neler olacağını tam olarak
bilemesek de, çok sıkıntılı bir döneme doğru ilerlediğimiz söylenebilir. Sanayinin
gereksindiği ham maddeyi doğadan söküp almak yerine, geri dönüşümle kazanmak
giderek önem kazanıyor.
Modern üretime geç katılan, toprağa bağlı üretimi sürdüren ülkelerde teknolojinin ve
sanayinin 20. yüzyılın ikinci yarısında hızla gelişmesi insanların günlük hayatını kolaylaştırmış,uzun vadede yaşadıkları çevreyi ve kentleri olumsuz biçimde değiştirmeye başlamıştır.
Birçok fabrika üretim yaparken çevresine büyük zarar vermektedir. Ortaya çıkan atıkların
dönüştürülmesi, dönüştürülemeyenlerin depolanmasıyla ilgili çalışmalar, sorunlara kısmen
çözüm olsa da, bir boyut sürekli ihmal edilmektedir: İnsan
Aklıyla doğanın karşıtı olan ve onu sürekli biçimlendiren insan, doğanın parçası olarak
yaşadığı dönemde ne denli vahşi olursa olsun, bugünkü kadar acımasız ve saldırgan
olmadı. Doğayla birlikte kendi türüne karşı, çıkardan başka değer tanımayan insan,
yitirdiği yapısını yeniden keşfe çıkmak zorundadır. Kültür sanat etkinliklerine pay ayırmayan
ve bunun önemini anlayamayan sermaye, dünya kaynaklarından aldığı payın karşılığını
ödemiyor, başka insanların payı olan havayı suyu ve diğer değerleri haksız biçimde
kullanıyor demektir. Gittikçe dayanılmaz olan yaşamı kolaylaştırmak için kendi dünyasında
çalışan bilimi, insanları, yine kedisi için anlamaya, doğayı insanlaştırmaya çalışan
sanatçıyı, üretilen değerlerin yaratıcısı ve paydaşı görmeyen sanayi üretimi, vahşi olmaktan kurtulamaz.
Baş edilemeyen teknoloji ve sonuçlarının kültür boyutu oldukça etkili çalışmalarla ele
alınmaya devam ediliyor. Felsefede Alman Okulu düşünürleri, sanatta (özellikle Kübizm
sonrası) artıkların ve atıkların kullanılmasındaki çaba, teknoloji ve kültür sanat ilişkisini
önemli ölçüde biçimlendirmiştir denilebilir. Kübist kolajlardan, hurdalardan yapılan
heykellere ve giderek her türlü artığın, atığın kullanıldığı günümüzdeki çalışmalara dek uzun
bir deneyim var elimizde.
Sanayinin ve teknolojinin ortaya çıkardığı sorunlara çözüm aranmasındaki süreci kısaltmanın
yollarından birisi de, kendisinden kaynaklananların insanlaştırılarak dönüştürülmesidir. Atık ve artıklara insani düzeyde vurgu yapmak, yeni kent ve çevre sorunlarını, sanayi atık ve
artıklarını kullanarak değiştirmek ve dönüştürmek, sanayinin insanın yaşam kalitesine
yaptığı maddi katkıyı estetik boyutla birleştirerek, tinsel anlamda yaşam kalitesini artırmak
bugünün önemli sorunlarından biridir. Yaşanılan küresel krizlere sanat yoluyla çözüm
bulamayız belki ama yaşamı ne olursa olsun kazanmak olarak gören anlayışı, estetik
özneleri çoğaltarak değiştirmenin mümkün olduğuna inanmak istiyoruz.
Geri Dönüş” kavramını bu bağlamda Aristotalesin Poetika”ında kullandığı Peripetie
Baht Dönüşü” kavramıyla da ilişkilendirmek istiyoruz. Bu aynı zamanda tragedyaların asıl
yapısını oluşturan kavramdır. Çağdaş trajedilerin oluşumunda sanayi devriminin payı
yadsınamaz. Nesne olarak kullanılanların, yeniden yararlanmak amacıyla dönüştürülmesi
düşüncesi insanın kendisine de uygulaması gereken işlemlerden biridir. Yabancılaşma,
yalnızlaşma, ötekileşme gibi daha bir çok kavramla anlatmaya çalıştığımız insanın durumu,
sağaltım için harcanan çabalar (bilginin öğrenilmesi: anagnorisis) ile sürekli bir baht
dönüşü, bir tür gel git oluşturmaktadır. İnsanlık anagnorisis ile peripetie arasına sıkışmıştır.
Bizim ve yaşadığımız yerküre için ortaya çıkan trajik durumun anlaşılarak geri dönüş”üm
olanaklarının çağdaş sanatın diliyle bir başka düzlemde tartışılması gerektiğinde
kanısındayız.

1