- Zamansızlık mı, zamanı iyi
kullanamamak mı, bilmem nereye yetişeceksem, deli gibi koştururken,
yittiğimi duyumsuyorum zamanın içinde. Yaşamak kaygısıyla, zamanı elden
kaçırmamak, ya da “feleğe” teslim
olmamak gibi duygularla koşup duruyorum.
Bir ben miyim koşan? Ülke
olarak garip bir acelecilik içine girdik. Sokakta, işte,
her yerde, herkesin acelesi
var. Bu durum, bizim bir şeylere yetişme isteğimizden mi kaynaklanıyor
yoksa teknolojinin gelişim hızının bizdeki yansıması mı, bilmiyorum.
Bildiğim bir şey var; zaman, bütün
gelişmelerden daha hızlı. Bilimde teknolojideki gelişmeler, zamanı
hızlandırıyor. Elimden kaçan zaman,
yaşanmamışlık duygusunu da giderek ısıtıyor. Belki de bu duygularla “Ne içindeyim
zamanın,/Ne de büsbütün dışında;…” diyordu şiirinde Ahmet Hamdi
Tanpınar. Şimdi olsa ne yazardı
bilmem.
- Hareket varsa zaman da
vardır. Devinim içinde olanların dışında kalan, duran kıpırdamayanlar için
de vardır zaman, çünkü zaman, eylemli bir yapı ile işlemeye başlar ve o
eylemle ilgisi olmayanları da içine alır. Zaman ilk patlamayla var olur bu
nedenle. Nesnenin ilk yapı taşı var olduğu anda başlar. Bu denli önemlidir
zaman. Atomlar ve parçalarının nesneyi
oluşturması gibi anlar da zamanı oluşturmaz mı?
- “Anı yaşamak” diye bir
söylem var bilirsiniz. “An” ve “yaşamak” yan yana geldiğinde, “an”lar var
demektir artık; bu nedenle “anı yaşamak” söylemi, bir zaman dilimini es geçmeden
yaşamayı önerir kendiliğinden. Biz
bütün aceleciliğimiz yanında, ne anı, ne de zamanı önemseriz. Belki siz de zaman zaman “zaman
geçiriyorum” dersiniz. Bu sözü çok duydum ve hep şaşırdım. Oysa zaman,
oluş nedeniyle, engellenemez biçimde geçmektedir. İster bakın saate, ister bakmayın. “Yürüsen
de bir dursan da bir/ Nasılsa geçiyor ömür dediğin”
- Sanat yapıtlarının
yasaklanması, denetlenmesi, ayara çekilmesi
nerede görülse, orada zaman anlaşılmaz olur. Zaman kötüleşir. Çünkü zamanı anlaşılır
kılan sanatçılardır. Yaşadıkları günlerin tanıklığını kim yapar sanatçı
susarsa? Tarihçi, gazeteci olanı yazar, oysa sanatçı, kimsenin
algılayamadığını, yüksek algılama becerisi, yetkin sezgisi ile kavrar ve
yeteneği ile biçimleyip geleceğe sunar.
Unutmamak gerekir, sanatçıları susmuş bir ülkede artık herşey
bitmiş demektir. Avrupa Birliği
adaylığı konusunda bu denli istekli gözükenlerin, bugün hiç bir Avrupa
ülkesinde göremeyeceğimiz söylemlerle gündem oluşturmaları bizi çok
düşündürüyor. Heykel yıkmak,
heykele tükürmek, filmleri denetlemeye çalışmak, yeni Batılı(!) bir
anlayış mı?
- Kavramları istediğiniz gibi
yorumlayabilirsiniz. Sizin için
demokrasi, sizi onaylamak olabilir ama
demokrasinin ortak akla yazılmış anlamını nasıl yok sayacağız. Çünkü demokratik haklar ve
uygulamalar, insanlığın ortak
değerlerindendir. Demokrasi, barış,
insan hakları, vb. değerlerin içinde,
ifade özgürlüğü, insani
gelişmenin temelidir ve bu nedenle sanatçısı susturulan ülkelerde
demokrasiden, insan haklarından söz etmek mümkün değildir. Bilimde,
teknolojide ileri ama sanatta varlığı olmayan kaç ülke var sizce?
- “Zaman kötü” sözünde zaman,
yaşanan günleri mi imler, zaman
kavramını mı? Ya da, var mıdır zaman? Geçip giden mi
zaman, yaşanan an içinde
algılananlar mı? Nasıl düşünürseniz düşünün, dün yoktur artık. Gelecek,
yaşama umudumuzdur.
Bergson’u, Einstein’ı ve diğerleri ne derlerdi bu “zaman”ı
görseler?
- Kim olursak olalım, hepimizin isteği ortak: İnsanca yaşamak
ve tasarladığımız, gerçekleştirmek istediğimiz geleceğin tehlikeye girmemesi.
Ya sizin tasarılarınız başkalarını tehdit ediyorsa? Bunca yıl içinde, gelecek endişesi
duymadan yaşadığım kaç gün var diye düşünüyorum. Çıkar çatışmalarından
arınmış, insanlığın ortak değerleri üzerinde gelişen bir yaşama düzeni ne
zaman gelir acaba? Var mı böyle bir düzen?
- Ütopyalarımız olmazsa, o gelecek nasıl kurulacak? Sanatçılar
gelecek düşlerini besler oysa.
Şimdilerde yeni bir sanatçı tipi yaratıldı. Küresel oluşumlar, yeni
demokrasi anlayışı gibi, yeni sanatçı tipi de yarattı. Cinsel, dinsel,
etnik özgürlüğü, yüksek fiyatlarla pazarlayan, günü değerlendiren yeni sanatçı tipi.
Estetik kaygıdan uzak, teknik olanaklarla uyduruk bir üretim mantığı ile
üretilen sıradan işler.
- Yazılacak çok söz, çalışılacak çok resim var. Beni kendime
bırakın, zamanla barışayım. Değilse zaman hep kötü olacak.
Gaziemir
Aralık 2012