20 Eylül 2007 Perşembe

Değinmeler Ekim 2007



Sanat ve Sanat

Bedri KARAYAĞMURLAR

http://bedrikarayagmurlar.com

  1. Sanat etkinlikleri yoğunlaşıyor. İstanbul Bienali başladı. Bienalin Çinli Küratörü Hou Hanru etkinliğin temasını açıkladı. “İmkansız Değil, Üstelik gerekli: Küresel Savaş Çağında İyimserlik” Ya da “küresele karşı yerel”. Kendi adıma söylüyorum, uluslararası sermayenin güdümlü sanat yaratma eylemi olarak dayattığı ve giderek özgürlüklerin yayılması adına herkesin sanatçı, her şeyin de sanat olduğu bir dünyaya tam da alışmaya başladığımız sırada, H. Hanru’nun ilginç teması ve açıklaması yüreğimize su serpti. “Şiirsel Adalet”ten sonra, işlerin yolunda gitmemesi nedeniyle, işgalcilerin geri çekilme hesapları yaptıkları dönemde iyimserlik mesajları veren sanatsal etkinlikler, içten içe kızmaya başladığımız Sam Amca’ya bakışı da yumuşatır belki. Kimseye haksızlık yapmak niyetinde değiliz. Bir ülkenin sanatçılarını devre dışı bırakarak, ellerindeki olanaklarla (ya da verilen) “enteresan” işler yapan arkadaşların, bağlantılı dayanışmaları ülke adına sanat yapma ve uluslararası etkinliklerde yer alma hakkını da kolayca kazandırıyor besbelli. Önemli olan ne olmak ne yapmak istiyorsun. Hedefin ve amacın belliyse, belletilen söylemlerle ünlenmeye aday olmak işten bile değil. . . Bienaldeki işleri henüz görmedim. Başkalarının gözüyle konuşmak da uygun değil. İstanbul dönüşü, Kasım sayısında bir şeyler söylemek mümkün olur belki.

  1. Gönlüm iyimserlikten yana.

  1. Eylül başında Ayvalık Kültür Sanat Festivali’ne biraz program dışı ve sonradan dahil olduk. Ayküsat’ın ve Ege Sanat Rehberi’nin katkılarıyla “Resmi Anlamak” konulu bir konuşma yaptım. Belki resmin nasıl anlaşılacağı konusunu anlatmayı başardım ama kendimi anlatabildim mi bilmem? İnsanların sanatla buluşmak için istekli olmaları beni umutlandırıyor. Sanatla ilgili beklentiler ya da ön yargıları anlamakta zorlanıyorum. Bizde nedense en hafife alınan alanlardandır sanat. Herkes kısa bir tanışma döneminden sonra sanatçı oluveriyor çabucak. Bir de yöneticiler için en kolay söz söyleyecekleri alandır sanat. Sözüm herkese değil, örneğin Ayvalık Belediye Başkanı Sayın Hasan Bülent Türközen’in Ayvalık’ın gelişmesi, bir kültür sanat kenti olması için gösterdiği caba çok sevindirici. Ancak neresi olduğunu söylemeyelim, karikatür yarışması düzenleyen bir belediyenin başkanı, yarışmaya ödülleriyle katılan İzmir’in önemli kuruluşlarının temsilcilerini karşılama gereği bile duymadı ve daha da ilginci bu kuruluşların ödül plaketlerini kendisi dağıttı. Sanıyorum kendisinden başka kimsenin bu işlere uygun olmadığını düşünüyor. Kendini bu denli önemseyen ve her şeyi bilen yöneticilerden çok çektik. Kimi müdür, kimi parti başkanı, kimi de bilmem ne, say say bitmez. Sanata tükürenler, heykelden etkilenen ve ahlaklarının bozulduğunu ileri sürenler, “bunu ben de yaparım.” Diyenler. Oysa insana verilen değer diğerlerini de belirliyor. İnsana bakışı sorunlu olan birinin, sanata ve sanatçıya doğru bakması olası mı? Örnek almaya çalıştığımız ülkelerde sanatçılar, bütün yöneticilerin, devlet başkanlarının ayakta karşıladıkları insanlardır. (Böyle bir beklentimiz yok ve hatta umurumuzda bile değil) Siz yine de sanatçıya bakışınızı gözden geçirin. Sanatçı denilen insanlar, sandığınız gibi sizi eğlendirmek amacıyla uğraşan, hayatınızın “fantezilerini” size sunan insanlar değildir. Sanatçı düşünen, dünyayı değiştirmeye çalışan, yeni söylemler oluşturan, James Joyce’a göre de “toplumların vicdanını yaratan” insanlardır. Bütün yöneticiler ve sanatı süsü sanan herkes; bilin ve anlayın ki, bu toplum sıkıntıdan kurtulamıyorsa, sanatın ne olduğunu algılayamamanız ve anlamak istememenizdendir. “Onlar alnında ışığı ilk hissedenlerdir.” Diyen Atatürk’ü de anlamıyorsunuz gerçekte. Bu nedenle ortak değerler oluşmuyor. Bu nedenle yaratıcı düşünce boy vermiyor. Beyni tutsak olanların dünyayı ve insanı anlamaları mümkün olmadığı gibi, böyle bireylerden oluşan toplumların geleceğin dünyasında var olmaları da zordur. Bu nedenle bir kez daha düşünün sanatı ve sanatçıyı. . .

  1. İzmir Bienali’nin ikincisini Kasım ayında gerçekleştireceğiz. Sponsor olmak için arayanlar olması çok sevindirici. Bu ikincisi daha görkemli olacak. “Lirik Denge” başlığıyla gerçekleşecek. Değişik ülkelerden sanatçılar gelecek. Kentin değişik yerlerinde güzel çalışmalar izleyeceksiniz. Bu yıl etkinliğin merkezi Konak olacak. Birinciyle ilgili biraz buruk içimiz… Birinci buluşmanın üç kuruşluk katalog baskısını geçekleştiremeyenler, İzmir’le ilgi sorumluluk duyduklarını açıklamazlar umarım gelecekte. Biz onlardan “Basamıyoruz kardeşim. Başka önemli işlerimiz var. Gidin başka yerde bastırın. Bu etkinlikleri planlarken bize mi sordunuz?” demelerini beklerdik ama bizi oyalamalarını beklemezdik. . . Burada susuyorum…

  1. Yazı yazmak, belgelemektir. Yazı yazmak, tarihe kaynak yaratmaktır. Bu nedenle eli kalem tutan herkes yazmalı. Yazmayan bir toplum olduğumuz için belleğimiz iyi değil ve bize reva görülenleri çabucak unutuyoruz. Ama ben yazıyorum. Siz de yazın. Mesleğiniz ne olursa olsun, yazın. Yazdıkça, yazmayla ilgili sorumluluklar nedeniyle düşünmeye de başlayacaksınız. Daha çok araştıracaksınız. Kayda geçmiş sözün sorumluluğu, kahvede, ortaya söylenmiş söz gibi değildir. Ben demedim diyemezsiniz. Sorumluluğunu dünya durdukça taşırsınız. Yazarsanız görevlerini yapmayanlar “nasılsa unutulur” diyemezler. Belki gelecekte daha önemli görevler düşlerler, o zaman yazdıklarınıza bakarsınız ve kömürle oy verenler gibi davranmazsınız. Yazdıklarınıza bakarsınız . Bu nedenle mutlaka yazın.

  1. Sanatlı günlerimiz çoğaldıkça, sokaktaki pislik azalacak, çirkin betonlar ortadan kalkacak, kentler ve ülke daha yaşanır olacak o zaman. Sanatçılar hep yeniyi düşlerler. Sanatseverler de yeniyi görmeyi isterler. Diğer alanların insanları da böyle olmalı. Yeni ve güzel bir dünya için, yeni sanat döneminin İzmir’e güzel günler getirmesini dileyelim hep birlikte.

Şirinyer 19 Eylül 2007