17 Ekim 2013 Perşembe

Resmin Anlamı

 

Resmin Anlamı
 
        

                                                          Bedri Karayağmurlar

Diğer sanat alanlarında üretilen işler, çalışmalar,  yapıtlar,  ne derseniz  deyin;  hiç birinde  anlam,  izlenen resmin anlamı kadar merak edilmez.  Resimle ilgili genel beklenti,  tanınan nesnelerden kurulu bir dünyanın  aktarılmasıdır. Bir  yapıtta biçimlenenler  eğer  tanınan nesnelerden oluşuyorsa,  izleyenler açısından resim anlaşılmıştır. Müzelerdeki  anlı şanlı resimler, doğa kaynaklı ise anlam açısından bir  sıkıntı yoktur. Resimde,  kitap okuyan bir  kadın vardır,  denizde  bir  yelkenli,  durgun suda süzülerek  gitmektedir. Bakan anlamıştır. “İşte burada  bir de  martı  var.  Arkada  bir  ev.  Hepsini anladım.” Oysa  görülen  ile görülenin anlamı öylesine  farklıdır ki, bu  düz  bakışla varılan yargı şaşırtır bizi.  Çünkü  anlaşıldığı  söylenen şey anlam değil,  biçimin neyi  betimlediğidir.

Osmanlının çökmesindeki en önemli etken, bize göre resim yasağıdır. Resim insanlara  görmeyi  öğretir. Dünyayı algılamayı başaramayan insanlar, çocuklarına bırakacakları geleceğin maddi temellerini nasıl nitelikli hale  getirebilirler? Bir de işin duygu yanı var.  Sanat  insana kendisini ve  çevresini anlamayı  öğretir. Düşünün,  eğitimsiz bırakılmış bir  halk,  sanatsız  bir  yönetim; böyle bir  ülkenin ayakta kalma olasılığı olabilir mi sizce?  Osmanlı bu  eksiği anladığında iş  işten geçmişti. Osmanlının son yıllarında  padişaha,  halifeye  varıncaya  dek  neredeyse herkes sanatla ilgilenmeye başlamıştı ama halk onlara  Kaf Dağı kadar uzaktı.

Ülkemizde ne yazık okumak  diploma almak olarak anlaşıldığı gibi, sanatla ilgilenmek de  boş  uğraş  ya da eğlencelik bir  iş gibi  değerlendiriliyor.  Böyle  olunca da müzeleri,  konser  salonları,  tiyatroları,  kütüphaneleri yetersiz, bir  çok kentinde  hiç olmayan bir  ülkede  yaşamak,  fiyakalı arabalara  binmek, marka  giyinmek gibi yanlış oluşturulmuş  değerlerle hayatı zehir edenlere katlanmaya  dönüşüyor.

Bilimin teknolojinin sanatla içli  dışlı geliştiğini anlamadan, kalkınmayı başarmak görüntüde  mümkündür.  Kalkınmanın  gelişmenin  kültürünü kavramamış insanlar ,İleri teknolojiyle  üretilmiş araçları kullanarak ilkellikten kurtulamazlar. Böyle  ülkelerde, eline geçen olanaklarla  sokağa  çıkan  sözde eğitimli  görgüsüzler, kırmızı  ışığın,  yol  çizgilerinin insanla  ilgili olduğunu kavrayamazlar. Çünkü insanı anlamak, sanatla ilgilenmekle beslenir. İnsanı dışlayarak,  dahası kendisinin  insan soyundan geldiğini unutarak,  vahşi bir  rant  savaşçısına  dönenlerin  ortaya  çıkmasındaki  temel etken, sanatsız  yapılmış eğitim ya da  yapılamamış  eğitimle  ilgili  değil midir?

Sanat  ve özellikle  görsel sanatlar, gördüklerimizin anlamlandırılmasında çok önemli bir işlevi  yerine getirirler. İnsan yaratıcılığının usta işlerini  sevemeyen, o işlerin içinde  kendi belleğinde kayıtlı imgeden başka bir şey göremeyen insanların, insana  severek,  anlamaya  çalışarak bakması  mümkün mü acaba? Bu anlama,  anlamama  söylemleri içinde  görsel sanatlar bir  türlü  gerekli ilgiye ulaşamaz. Oysa bir  resmi anlamak önce sevmeyi  gerektiren bir  durumdur. Sevmediğimiz  birini,  bir  şeyi  anlamaya  uğraşmayız. Severseniz  anlama isteği duyarsınız  ya da  sevdiğiniz,  anlatır size  kendisini.

                                                                                     Ekim 2013 İstanbul