3 Şubat 2008 Pazar

İstanbul Dışında Sanat ve Expo 2015

Egelife Şubat 2008

“Birikimi Önemsemek ya da Ayrıntı Olarak Görünmek”
İstanbul Dışında Sanat ve Expo 2015

Bedri KARAYAĞMURLAR
www.bedrikarayagmurlar.com


2. Egeart Sanat Günleri bitti. Mümtaz Sağlam, Halil Yoleri, Bingül Başarır, Sabit Baytan, Faden Kuddusioğlu ile çıktığımız yolda sanatçılar olarak üzerimize düşeni yapmaya çalıştık. Sanatsal çerçeveyi çizmek, etkinliğin niteliğini korumak için çaba harcadık. Etkinlik içindeki panel ve sunumlarda üzerimize düşeni yapmaya çalıştık.
Başlıktaki konuyu, Eleştirmen Kaya Özsezg’in yönettiği, benimle birlikte Ramazan Bayrakoğlu, Reşat Başar, Zeynep Yasa Yaman’ın katıldığı bir panelde değerlendirdik. Panel süresi tartışmaya yetmedi. Aşağıdaki metinden yola çıkarak anlatmaya çalışacağımız düşüncelerimiz bizde kaldı. Bu düşüncelerimi değerlendirmeye açmak istiyorum.
Expo 2015’e aday İzmir’in, kültür sanat konusunda değerlendireceği daha çok konu var.
1- Neden İstanbul?
Yahya Kemal’e sormuşlar, “Ankara’nın nesini seversiniz?” diye; o da, “İstanbul’a dönüşlerini.” demiş.
İstanbul bütün olumsuzluklarına karşın, üzerinde yaşadığı coğrafya ve kültürden kaynaklanan ilgi odağı olmayı bugün de sürdürüyor. Taşı toprağı altın sözü gerçekleştirildi (mi acaba). Rant öylesine yüksek ki, herkesin gözü üzerinde. Her yapılan ranta dönüşüyor. İş merkezleri, sermaye merkezleri, kültür merkezleri orada. Orada olmayanlar da bir yolunu bulup gitmeye veya yaklaşmaya çalışıyorlar. Bu sanat ve sanatçı için de böyle. Bir süredir İstanbul dünya sanatının önemli merkezleri arasında ilgi görmeye başladı.
Tartışılabilecek o denli çok yanı var ki İstanbul’un, hem iyi hem de kötü. Kışkırtıcı, güzel ve çekici. Bir o kadar da tehlikeli.
2- İstanbul’da Sanat.
İstanbul’da sanat nasıldır? İstanbul sanatı diye özel bir sanat türü var mı acaba? İstanbul’da yaşayanlar, İzmir’de, Ankara ‘da, Adana’da, Antalya’da yaşayanlardan daha değişik bir kaynaktan beslenen ve bunu üstün yetenekleriyle özel bir yapıya kavuşturan insanlar mı? Eğer böyle düşünürseniz İstanbul’da olmaktan başka şansınız yoktur. Çünkü İstanbul Türkiye de en çok sanat etkinliğinin yapıldığı, en çok sanatçının yaşadığı, en çok yayın organının, en çok izleyicinin, en çok alıcının bulunduğu dünyanın sayılı metropollerinden biridir. Bu nedenle İstanbul’da sanatla ilgili bir yığılma olduğunu görmek ve söylemek doğaldır. Bu büyük yığının, bu büyük kütlenin içinde amaca isteğe uygun olanların bulunması doğal sayılmalı. Nicel büyüklüğün, nitel birikimi barındırma olasılığı daha çok olabilir. Örneğin iki kilo fındığın içindeki iyi fındık sayısı, bir kilo fındıktaki iyi fındıktan daha çoktur. Bu önermeyi olumsuzluk biçimde de söyleyebiliriz. İki kilo fındıktaki bozuk fındık sayısı her koşulda bir kilodakinden daha fazladır. Bu sembolik çözümleme girişimini derinleştirmeliyiz. Sanat, özel yapısı yanında toplumla bağı nedeniyle özel bir yapılanma da gösterir. Böyle olduğunda İstanbul’daki yoğunluk içinde gerçekleşenler elbet önemlidir. Ancak, İstanbul’daki kötü yığılmanın bir çok alanı deforme ettiği de apaçık ortadadır. İstanbul’da trafik kötüdür. İstanbul’ da inşaat kalitesi toplamda iyi değildir. İstanbul bir çok olumsuzluğu barındırır. İstanbul, Türkiye’nin sanatsal rahatsızlıklarının da kaynağıdır bu anlamda. Sanat olarak sunulmaya çalışılan şeylerin, basın, galerici ve alıcı nitelikleri nedeniyle, ne ölçüde sanat oldukları İzmir’e göre daha endişe vericidir. Basın yayın olanakları nedeniyle, kolayca her yere adı sanı ulaşan bir çok kişinin yaptıklarının, hediyelik eşya sınırlarını aşmakta zorlandığını da söylemek mümkün. Bu konuda birikimli olanlar dışında kalan, sanat beğenisi oluşmamış izleyici ve alıcıları yönlendirmek oldukça kolaydır. Galerilerin duvarlarını, depolarını tıka basa dolduran ışıltılı boya gösterisine dönüşmüş, dekoratif, beğenide 19. Yüzyılı geçemeyen çalışmaların, sanat yapıtının ne olduğu konusundaki tartışmalarda örnek olarak seçilme olasılıkları nedir acaba? Eğer bütün bu yığının içinde alınıp satılanların, izlenenlerin çoğunun sanat sözüyle açıklamaya çalıştığımız kavrama yerleşmeleri mümkün değilse nereye yerleşmeleri gerekir? Sanatsal bir tat içerenlerin çoğunun hobi sanat ya da ticaret nesnesi sanat(hediyelik eşya) olarak nitelenmesi durumunda, bu konudaki yoğunluğun da tartışılmayacak biçimde İstanbul’da olduğunu ileri sürebiliriz.
3- İstanbul Dışında Sanat Mümkün mü?
İstanbul dışındaki oluşumlarda durum, İstanbul’dan değişik değil. Sadece yoğunlukları değişik. Ancak İstanbul’la kıyaslandığında kirlenme şansı düşük olan yerlerdeki sanatçı öznenin yaratılarının, sanatsal düzeyinin olumluyu temsil ettiğini düşünüyorum. Sanat yapıtlarının giderek hediyelik eşyaya dönüşmesi, sanatçılığın belirli merkezlerce onaylanmış kimlikler olarak anlaşılması, oldukça önemli bir tehlikeyi barındırıyor. Örneğin İzmir’deki sanatçının satma şansı düşüktür. Çoğunun bir galeri tarafından satma kaygısıyla yönlendirilmesi söz konusu değildir. Bu nedenle kendileriyle ilgili olanın peşindedirler.
4- Ayrıntı Olmak ya da Birikime Dayanmak.
Bu alt başlık bize oldukça ilginç geldi. Sanatın nerede yapıldığı, nerede yaşadığı ya da barındığı ile ilgili bir anıştırma cümlesi olduğunu düşünebiliriz. “Ya da” bağlacıyla açıklanmaya çalışılan bir tercih mi, bir durum mu? İstanbul dışında sanatın, ikisinden biri olmakla ilgili bir durumumu var acaba? Ya da şöyle mi anlamalıyız: “Birikimi önemseyenler İstanbul dışında olanı bir ayrıntı olarak algılanırlar.” Bu biraz ileri gitmiş bir cümle oldu galiba. Şöyle mi anlamalıyız? “Birikimi önemsiyorsanız İstanbul’da olmak zorundasınız, değilseniz bir ayrıntı olursunuz.” Neyin ayrıntısı? İstanbul ‘da olan sanatın mı? İstanbul dışında gümbür gümbür gelen, görkemli bir birikim var. Bu birikim, ticaret kaygılarının dışında ele alınabilse keşke.
Sanatın tarihsel uzamsal karakteri hep göz önünde bulundurulmalı. İstanbul dışında sanatçı yokmuş gibi davranan ya da koca İzmir’de kendi tanıdıklarının dışında sanatçı olmadığını düşünenlere şunu söylemek istiyorum. Burada lav püskürten bir yanardağ var , hiçbir gazetede patladığı yazılmıyor diye sizce patlamamış mı sayılmalı? Ben, sanat çevrelerinin İstanbul dışına daha çok bakmalarını öneririm.
5- Expo 2015 ve İzmir’de Sanat
Expo 2015 ile ilgili daha çok şey yapılacak ve konuşulacak. Bugüne dek İzmir’de yapılan sanatsal etkinlikleri Expo 2015 kapsamında değerlendiremeyen ilgililer şimdi kendi yönlendirdikleri etkinlikler düzenlemeye çalışacaklar. Oysa daha dün üst üste gerçekleşen 1. ve 2. İzmir Bienalleri (Buca Eğitim Fakültesi Görsel Sanatlar Buluşması); İzmirPort, 1. ve 2. Egeart ve Uluslararası Seramik Sempozyumu gibi uluslararası etkinlikleri görmezden gelen ilgililer, Expo 2015’in İzmir’e kazandırılması çalışmalarında bu etkinlikleri destekleyip portföylerine ekleseydiler elleri daha sağlam olurdu kuşkusuz. Ve Milano önünde kültür sanat etkinliklerinin yoğunluğunu vurgulayarak önemli kazanımlar sağlayabilirlerdi.
Ekonominin sanatın yatırımların tek merkezde toplandığı bir ülke bir riski de göze alıyor demektir. İzmir’de son yıllarda yapılanlar Expo 2015 hedefi de dikkate alınarak değerlendirilmeli ve İzmir çekim alanına dönüşmeli.