22 Mart 2008 Cumartesi

Değerler ve Gündem

Ege Life Nisan

Değerler Ve Gündem



Bedri KARAYAĞMURLAR
www.bedrikarayagmurlar.com



1- Güzel günlere gitmeli ülkem ama öyle hızlı gündemi değişiyor ki endişeleniyorum. Gündemin hızla değiştiği ve yaşananların hızla unutulduğu bir ülkede yaşamak hem güzel hem de endişe verici. Bu apaçık gelişme sancıları yaşayan dinamik, ancak yolu yordamı olmayan bir durumu anlatıyor. Bir düşünün ekonomik tercihlerimiz liberal gözükse de yaşadıklarımızın liberalizmle ilgisini kurmak zor. Hangi liberal modeldeki ülkede ekonominin yarısı yer altındadır, hangi ülkede vergi vermemek, ülke topraklarını seçim bahanesiyle talan etmek serbesttir. Hangisinde siyasi parti başkanları kral padişah gibi değişmez. Hangisinde iktidara gelenler, demokrasiden birden çark edip karşı çıktıklarını korumaya çalışır. Hangisinde yapı kendisini tahrip edecek duruma seyirci kalır, sakince sorun kendinize.


2-Prof. Dr. İonna Kuçuradi 20 Mart’ta Buca Eğitim Fakültesi Konferans Salonunda “Felsefe Açısından Atatürk Devrimleri ve Laiklik.” Başlıklı bir konuşma yaptı. Çalışmalarında “değer” kavramını irdeleyen, “İnsan ve Değerleri” “Sanata Felsefeye Bakmak” ve “Etik” gibi kitapları olan Kuçuradi’nin konuşması, günümüz tartışmalarına çözüm oluşturacak, gerilimi azaltacak öneriler içeriyordu. 1924 Tevhidi Tedrisat kanununun hazırlanma sürecini değer kavramını ile ele aldı İonna Kuçuradi. Çok önemli bir saptamada bulundu; Atatürk’ün “değer”in yapısını iyi kavradığını, değişik toplum birimlerince birbirlerine karşıt nitelikteki değerlerin yerine üçüncü bir değer önermek gerektiği konusundaki yargısıyla toplumsal çatışmalara neden olan sorunlara akılcı çözümler getirdiğini ileri sürdü. Bu o denli önemli bir önerme ki, bir çok sorunun çözülmesinde bize düşünsel bir olanak sağlıyor. Düşünün bir toplum içinde bir kesim bir değeri öne çıkarmaya çalışıyor, ama bu değer bir başka kesimin önemsediği bir başka değerle çatışıyor. Eğer çözüm bulunmazsa toplum önemli bir gerginlik yaşayacak. Burada yapılması gereken bu çatışan değeri yok sayıp yerine birleştirici yeni bir değer önermek olmalı. Tevhidi Tedrisat yani Eğitimde Birlik yasası işte bu düşünceyle gündeme geldi. Geleneksel eğitimle çağdaş eğitim taleplerini çatışmaya meydan vermeden çözen yaklaşım diğer alanlar için de değerlendirilmeli.
Toplumu germek, çatışma noktalarını çoğaltmak yerine, insanı temel alan, onun gelişimini sağlayacak ortak değerler bulmaya çalışmak gerektiği kanısındayız. Sizin düşünceniz inancınız yaşama biçiminiz bir başkasına dayatılacak bir değer olarak önerilemez. Önce değer olarak ileri sürdüğünüz şeyin toplum açısından değeri nedir yoksa sadece sizin için mi değerdir konusunu çok çok düşünmelisiniz. Hayata kaba biçimler vermek yerine kavramların ne olduğu konusuna kafa yormak, yaşanılacak güzel bir ülke, güzel bir dünya yaratmak için zorunludur kanısındayım. İonna Kuçaradi’nin konuşması önemliydi.

3- Her şeyi bilme ve tribüne oynama hastalığından kurtulamayanlara ne olanak verseniz boşuna. Kendilerince içten olsalar da, ortaya çıkan sonuç çevreyi yaralıyorsa, oturup düşünmeliler. Vurgulamakta yarar var. Herkes demokrat, laik, yurtsever. Herkes iyi. Ama neden sonuçlar bizi sevindirmiyor? Neden eline olanaklar geçenler, birden her şeyi bilme hastalığına yakalanıyorlar? Bu kentte futbolcular, basketçiler, şarkıcılar kadar ressamlar heykeltıraşlar, seramikçiler sinemacılar tiyatrocular da yaşıyor. Eğer biz de kendimizi anlatamıyorsak, eğer bizim de sesimiz oralara gelmiyorsa vah vatandaşın haline. Ne kadar yırtınsa boş. Sanatçıyı yorgun dünyalarının eğlencesi sananların, eğlence dünyası ile sanat dünyasını karıştırdıklarını düşünüyoruz. Sanat düşünce üretmektir her şeyden önce, yorgun dinlendirmekten daha önemli işler yapar. ( Anlayana. )


4- Sanatçılar toplumun vicdanını oluştururlar. Sanatçılar endişeliyse, sanatçılar boş verdiyse, sanatçıların ilgilerinde kaymalar varsa, iyi bilin orada önemli bir şeyler oluyordur. Şairler neyin şiirini yazıyorlar, iyi okuyun. Ressamlar neyin peşinde. Yazarlar ne yazıyor, ne söylüyor . Bu günlerde hangi müzik dikkati çekiyor. Sanatçı sezgisi bu denli önemli midir? Örneğin Orhan Veli “Dalgacı Mahmut” şiirinde anlatır şairi. “İşim gücüm budur benim, Gökyüzünü boyarım her sabah, Hepiniz uykudayken. Uyanır bakarsınız ki mavi. / Deniz yırtılır kimi zaman, Bilmezsiniz kim diker; Ben dikerim./ Dalga geçerim kimi zaman da, O da benim vazifem; Bir baş düşünürüm başımda, Bir mide düşünürüm midemde, Bir ayak düşünürüm ayağımda, Ne halt edeceğimi bilemem.” Sanatçının görevi diğer insanların ilgilerine girmeyen alanlarda onların yerine onlar için düşünmek ve üretmektir. Duymuşsunuzdur, “Tiyatro; ‘insanı insana, insanca anlatan’ sahne sanatıdır.” Bu tanım kimin bilmiyorum. Tiyatro diğer sanatlardan nesnesinin insan olmasıyla ayrılır. Şimdi Performans , Fluxus, Hepining gibi sanat etkinlikleri düşünüldüğünde insanın nesne olarak kendisini seçtiği sanat alanları genişliyor denebilir mi acaba? İnsan kendi sınırlarını her alanda genişletmeye çalışıyor. Yaşadıklarını da bir yolunu bulup anlatmak derdinde. Bu hiç değişmedi. Sanat insancıl değerlerin peşindedir. Evrensellik budur sanatta. İnsan her yerde insandır çünkü. Kültürel farklılarıyla, derilerinin renkleriyle, insanı varsıllaştırırlar. Bu nedenle bir başka kültürde üretilmiş ürünler çağ ve coğrafya farkına karşın bizi etkiler. İnsan olarak birbirimizi anlamamızı kolaylaştırırlar. Sanatçıların desteklemediği yönetimler kendilerini sorgulamalı. Buna karşın yönetimde kalacaklarsa farkında olmadan otoriter bir yönetime doğru koşarak gidiyorlar demektir.